4 Mart 2010 Perşembe

ve 2010

ve işte yine bir Mart ayı, yeni umutlar, yeni bir 40 lt'lik torf paketi, hevesle alınan yeni çimlendirme kabı... Ve kaçınılmaz olarak çekmeceden çıkan eski tohumlar, hatırlanan 2008 ve 2009 hüsranları..Pembe domates yetiştirebileceğime ve hatta bayaa ürün alacağıma dair o kadar büyük ve sarsılmaz bir inancım vardı ki pazardan aldığım bütün pembe domateslerin tohumlarını bir kimyager titizliğiyle ayıklamıştım. Bir dolu tohumum var. Neyse reklam çekimi için Burdur'dayken bir zirai dükkanından plastik çimlendirme kabı ve birkaç tip -tamamen organik olduğu iddia edilen- tohum daha aldım. Benim pembe domates tohumlarından bu sene de tık olmazsa hiç olmazsa biber filan yetiştirmiş olayım.
Soruşturdum, biber yetiştirmek için HICBIR SEY yapmak gerekmiyormuş. Yani anladığım kadarıyla toprağa tohumu atıyorsun, kafana göre arada yarım bardak su veriyorsun ve onlar büyüyorlar. Tabii yine de çok umutlanmamaya çalışıyorum. Bugüne kadarki performansıma bakıldığında benim bunu da becerememe ihtimalim çok yüksek. Hayır yani durum artık biraz sıkıcı olmaya da başladı. Arkadaşlarım benim domates yetiştirme maceramı bayaa dalga geçerek dinliyorlar. Anlatmıyım diyorum, soruyorlar, ben anlatmaya başlayınca gülüyorlar. E gülücekseniz anlatmıyım diyorum, "yok yok sen anlat valla gülmiycez, neydi senin domates diye ekip büyüttüğün? Fil borusu muydu, neydi?" "Yok diil köpek üzümü, ama yeter bak gülmeyin" filan derken konu oluyor işte. .